Asya

TEZATLARIN BOL OLDUĞU BİR SEYAHAT: KUMBH MELA VE HİNDİSTAN

Hindistan, tezatların bol olduğu bir ülke. Aynı zamanda dünyanın coğrafi olarak yedinci en büyük ülkesi olan Hindistan’da 1.2 milyardan fazla insan yaşamakta… bu ülke, bir yandan uzaya uydu gönderirken diğer yanda sokaklarda bisiklet ile mal götüren, insan taşıyan rikşaları görüyorsunuz. Turistlerin konakladığı lüks otellerin yakınında sokaklarda yatanlar, derme çatma gecekonduları iç içe.

Ama bir gerçek varsa o da insanların güler yüzlü olması. Çoğunluğu Hindu olan insanlar Hinduizm ile doğuyor ve yaşamlarının her anını Hinduizime göre yaşıyor. Kendilerine eş ararken bile astrolojiye danışıyor ve Vedik bilgilerin uyumuna göre eşlerini seçiyorlar. Fakir bir Hintli’nin giyebileceği belki birkaç tane güzel elbisesi vardır ama onları sürekli yıkıyor, temizliyor ve öyle giyiyor. Hintliler, neşeli insanlar ve neşelerini her yerde görebilirsiniz. Bir düğüne denk gelirseniz, bir otelde örneğin, Tanrı misafiri olarak sizi hemen içeriye alırlar. Uymanız gereken çok az kural vardır ve içeride onları keşfedersiniz. Fotoğraf çekebilir, onlarla eğlenir, onlarla gülebilir ve dans edebilirsiniz. Hindistan aynı zamanda bir festival ülkesi. Ülkenin değişik yerlerinde değişik festivaller olduğu gibi bütün ülkede kutlanan ortak festivaller de bulunuyor.

Hindistan’a her ne kadar defalarca seyahat etmiş olsam da birçok yerini hala gezme fırsatı yakalayamadım. Ama benimle Hindistan’a Kumbh Mela Festivali için gelen çoğu fotoğrafçı katılımcının buraya ilk gelişiydi. Bu nedenle gezimize ilk olarak Yeni Delhi’ye uçarak başladık. Havalimanından direkt Jaipur’a geçtik. Jaipur yolu üzerinde tarlalarda çalışmak için gelmiş insanların yol kenarında kurdukları çadır yerleşimlerinde durduk. İnsanlar hemen bir merak ile çevrenizi sarıyor. Bizi daha zengin buldukları için ilk günden son güne kadar para isteyenler oldu ama bizi zorlayan, kötü söz söyleyen, eşyamızı çalmak isteyen hiç olmadı.

Belki de tekrar tekrar hayata gelme döngüsüne; yani reenkarnasyona inanan bu insanlar önceki hayatta yaptıklarının bu hayatı etkilediğine ve bu hayatta yaptıklarının da bir sonraki hayatlarını etkileyeceğine inandıkları için iyi olmaya, kötülük yapmamaya çalışıyor. Kast denen sistem ile doğduklarında anne ve babalarının ait olduğu sınıf içinde yaşıyor ve genelde aynı sınıftan eş seçiyor ve baba mesleğini yapıyorlar. Tabi bu yazdığım bir genelleme ama hala Hindistan’da geçerli bir yaşam şekli. Kast sistemi ise şu şekilde işliyor:

1-Brahmanlar (Entelektüel bir tabakadır. Kutsal yazıları (Veda) yorumlayan kişilerdir. Bilginler ve rahipler bu tabakada yer alır)
2-Kshatriyalar (Askerler, prensler ve üst düzey memurların oluşturduğu bir tabakadır)
3-Vaişyalar (Tüccarlar, toprak sahipleri ve çiftçiler)
4-Şudralar (İşçiler ve köleler)

Delhi-Jaipur yolu Hindistan’da ilk yolculuğunuz ise şanslı sayılırsınız. Yol havalimanından Jaipur’a kadar oldukça düzgündür. İlk gözünüze çarpan şeylerden biri kamyonların arkasındaki “Please Horn Please” yani “Korna çal lütfen!” yazıları. Acaba yanlış mı görüyorum diye düşünürken, kamyona yaklaşan aracınızın onu geçmeden önce ve geçerken kornasını yüksek sesle çalması ile irkiliyorsunuz. Ama daha sonra bu size olağan geliyor ve Türkiye’ye döndüğün zaman etrafın kadar da sessiz olduğuna şaşırıyorsunuz. Hindistan’da yol önceliği kutsal bir  hayvan olan ineklerde. Daha sonra büyük araçlardan küçüklere doğru öncelik sırası değişiyor.

JaipurPembe şehir” olarak da anılıyor. Şehir 1728 yılında Mihrace Sawai II. Jai Sing tarafından kurulmuş. 2003 yılında şehrin nüfusu 2.7 milyona ulaşmış. Bugün Rajastan denen bölgenin de en büyük şehridir Jaipur. Suriçi birbirini kuzeyden güneye ve doğudan batıya kesen iki ana cadde ile ve konumunun Hint-Vedik mimari bilgileri olan Sthapatya Veda’ya uygun yapılması ile birlikte düzenli bir şehirdir Jaipur.

Eski Jaipur’un ve kalenin olduğu Amber Fort şehrin biraz dışında ama filler ile kaleye çıkmak ve güzel avlularını, salonlarını bahçelerini görmek için gitmenizi tavsiye ederim. Jaipur şehrinin içindeyse şehir sarayını, yakınındaki Hava Mahal denen saraydaki kadınların sokağı görmeleri için yapılmış bir ön cephe olan binayı da görmenizi, gezmenizi dilerim. Kına yaptırmak isteyenler Jaipur’da yaptırabilir, kumaş ya da değerli taş almak isteyenler Jaipur’da mutlu olabilir. Ama taş konusunda temkinli olun derim. Kalitenin bir dükkandan diğerine çok değiştiğini ve sokak satıcılarının neredeyse hepsinden kazık yiyebileceğinizi anımsatırım. Biz fotoğrafçı grubumuz ile Jaipur’un tekstil mahallesine gittik ve  irili ufaklı atölye ve fabrikalarda gördük.

Jaipur’dan sonra Taj Mahal’in de olduğu Agra’ya doğru yolumuza devam ettik. Agra yolunda bu sefer yol yakınlarındaki onlarca tuğla fabrikasından birinde durduk ve arı gibi çalışan insanlarla tanıştık ve onların fotoğrafını çektik. Gene her yerde olduğu gibi insanlar bize hayatlarını açtı, ters karşılamadı ve aksilik yapmadı… “Neden çekiyorsun”, “Çekme, istemem” diyen olmadı. Güneşin altında saatlerce çalışan bu insanları görünce dünyamızda hala günde 1 lira bile kazanmayan milyarlarca insanın olduğu gerçeğini de hatırlamış olduk. Ama değişmeyen şey onların da güler yüzlü olduğuydu.

Agra, Jaipur kadar düzenli ve renkli bir şehir değil belki. Daha doğrusu insanlar gene olabildiğince renkli ama şehir biraz plansız. Agra, 1526 – 1858 yılları arasında Hindistan’da hüküm sürmüş Babür İmparatorluğu, diğer bir deyişle Hint-Moğol İmparatorluğu’nun eski başkentidir. Hindistan’ın simgesi haline gelmiş Taj Mahal de bu şehirdedir. Yapımına 1632’de başlanan Taj Mahal 20 yıl süre içinde 1652 yılında tamamlanmış. Babür İmparatorluğu’nun 6. hükümdarı Şah Cihan’ın eşi Ercüment Banu Begüm 14. bebeğinin doğumu sırasında vefat edince Şah Cihan, çok sevdiği eşi için Taj Mahal’i bir mezar anıtı olarak yaptırtır. 20.000 işçinin çalıştığı bu muhteşem anıt mezar bitirildiğinde hazine de bitik durumdadır. Buna rağmen Yamuna Nehri’nin karşısında kendisi içinde siyah mermerden bir anıt inşa ettirmek isteyince oğlu Aurangzep tarafından tahtan indirilen şah Cihan Agra kalesinden Taj Mahal’i seyrederek son yıllarını bir mahkum gibi tamamlamış. UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde olan bu anıt aynı zamanda “Dünyanın Yeni 7 Harikası” içindedir.

Agra’dan sonra Yeni Delhi’ye geri döndük ve ertesi sabah erkenden, tren garına gidip Hindistan’ın en iyi trenlerinden biriyle Haridwar’a yolculuk yaptık. Hindistan demiryolları Asya’nın en büyük, dünyanında ikinci en büyük demiryolu ağıdır. Burada, bir milyondan fazla insan çalışıyor ve 63.000 km demiryolu ağı ile neredeyse bütün ülkeden geçiyor. Biz Kumbh Mela Festivali’ne giderken tren ile hem kalabalık olduğunu düşündüğümüz kara yolundaki trafikten kurtulduk hem de demiryollarını kullanarak nasıl olduğunu görmüş olduk. Daha önceden ayırtılan biletlerle klimalı vagonda, yemek ve içki servisi ile seyahat etmek ve dışarıdaki manzarayı seyretmek keyifliydi.

Ganj Nehri, kaynağı Gaumukh’tan doğduktan sonar irtifa kaybederek 253 kilometre sonra Haridwar şehrine varır. Buradaki Ganj Nehri çok daha berrak, temiz ve soğuktur. Eğer Varanasi’yi gördüyseniz aradaki farka gözleriniz zor inanacaktır. Biz Haridwar’a Kumbh Mela Festivali için geldik.

Kumbh ve Mela iki sanskritçe sözcük. Kumbh bir kavanoz ya da kase, Mela ise “toplanma, bir araya gelme” anlamına gelir. İki sözcük bir araya geldiğinde kase için bir araya gelme anlamı çıkartılabilir. Bu bir araya gelmenin ya da festivalin kaynağı Hindistan’daki Vedik dönem kadar eskidir. Mahabarata ve Mahayana gibi destanlarda anlatılır nedeni. Hint Tanrılarının onlara güç veren Amrita isimli içikisi azalınca yeniden güçlenmek için ihtiyaç duydukları bu içki Süt Okyanusu’nun çırpılması ile elde edilecektir. Ama Süt Okyanusu kötü tanrılar ile birlikte çırpılmalıdır; iyiler ve kötüler Amrit yani ölümsüzlük suyunu paylaşmak üzere aralarında anlaşırlar.

Beraber Süt Okyanusunu çırpan iyi ve kötüler Amrit’i üretir ama kötüler Kumbh’u yani Amrit’i içeren kaseyi alır ve kaçarlar. Gökyüzünde 12 gün sürecek bir kovalamaca başlar. Gökyüzündeki 12 gün yeryüzündeki 12 yıla denk gelir ve bu kovalamaca da yeryüzüne düşen 4 damla bugün Kumbh Mela Festivali’nin kutlandığı 4 kutsal şehir olur. 3 yıl arayla Festival Allahabad, Haridwar, Uccain ve Nasik’de kutlanır. Kutlamalar, 12 yılda bir aynı şehre geri gelir. Bu Hintliler için kutsal bir toplanma, bir Hac’dır. Güneş, Ay ve Jüpiter’in konumları kutlama tarihini belirler. Festival, 2010’da Haridwar’da gerçekleşti.

40 Renk Fotoğraf Projesinin ilk Renk Turu, Haridwar’a 2010 yılında Kumbh Mela Festivali‘nde gerçekleşti.

Resmi rakamlara göre 14 Ocak ile 14 Nisan 2010 arasındaki bir dönemde Haridwar’a yaklaşık 40 milyon kişi gelmiş. Haridwar şehri, Ganj Nehri Himalaya’lardan inerken, ovaya kavuşmadan hemen önce kurulmuş 300.000 nüfuslu bir yerleşim. Kumbh Mela Festivali sırasında Hint Tanrısı Şiva’nın yolundan giden Sadular ve Naga Babalar’ın kalmaları için birçok kamp yeri vardı. Şehir nüfusu da festival sırasında 1 milyonu aşmış.

Haridwar Kumbh Mela’sının üzerinden neredeyse 3 yıl geçti ve 2013 yılında festivalin 2013’te yeni yeri Allahabad şehri. Tarihi M.Ö 600’lere kadar giden bu kentin günümüzdeki nüfusu merkezde 1 milyon, çevresi ile 5 milyon kadar. Üç büyük tanrıdan biri ve evreni yaratan tanrı olan Brahma’nın burada kutsal bir törene de katıldığına inanılıyor. Bu yılın Kumbh Mela’sına da milyonlarca Hintlinin gelmesi bekleniyor. Dünyanın en renkli ve ilginç yerlerinden birisi olacağı kesin…

Leave a Comment